Duha ve Saye (Öykü)
Şemsiyemin ucu ile kumsala sırtını dönmüş bir kadın çizdim. Gelişi güzel. Saye, sigarasından aldığı nefesi verirken boğuk bir sesle sordu. - Ben miyim bu? Cevap vermedim. Başımı hafifçe Saye’ye çevirdim. Yere bakıyordu. Sağ gözü bir damla yaş doğurdu. O göz yaşı yürümeyi yeni öğrenmiş bir bebek gibi yanağından emeklemeye başladı. Çenesine geldiğinde durdu. Bir süre bekledikten sonra bıraktı kendini aşağı. Çünkü bebek Saye’ye ait değildi. Düşerken dalgalar kucak açtı kendinden olana. Giderken çizdiğim kadını da aldılar. - Keşke beni de alıp götürse dalgalar. Kalbim acımıştı. O böyle konuştuğu zamanlar kalbim acırdı. Saye’nin olmadığı bir hayatı kabuslarımda bile görmemiştim. Ölümden sonrasını düşünmek kadar anlamsızdı. Buruk bir ses tonuyla sordum. - Gerçekten gitmek ister miydin? Yarısına kadar içtiği sigarayı bana uzattı. Hep böyle yapardı. Bir süre sessiz kaldı. Marmara Denizi’nin hıçkırıklarını dinledik. Sonra sessizliğini bozdu. - Biliyor musun, bu sabah babamın günlüğünü okudum. -