Annemi Kaybettiğim Gün (Öykü)
Karnı irinli bir çıban gibi şişmişti. Göbek deliğinden kasıklarına uzanan çatlaklar, aldığı her nefeste yırtılırcasına esniyordu. Avuçlarından göğe yükselmeyen duaların ağırlığı omuzlarını düşürmüş, belini bükmüş, sırtını kamburlaştırmıştı. Anneliğin bedelini çocukluğuna veda ederek ödüyordu. Karnındaki bebek, içerisindeki çocuğu yiyerek büyüyordu. Sedefli aynadan yansıyan yabancının gözlerinde kendini ararken, kapının ardından midesini bulandıran bir ses yükseldi. —Kız gelin! Zelal telaşla yatağın üzerindeki kıyafetlerini giyerken kapı açıldı. —Sağır mısın sen? Çağırıyorum, ne diye gelmiyorsun? Kaynanasını karşısında görünce, elleriyle göğüslerini kapattı ve başını öne eğerek konuştu. —Duymamışım anne, affet. —Sus! Edepsiz! Gebe olmasan ben sana yapacağımı bilirdim… Giy şu üstünü başını da merdivenleri temizle. Çamur içinde kalmış. Zelal daha cevap vermeden kaynanası odadan çıktı. Çünkü onun bir cevap hakkı yoktu. “Artık okula gitmeyeceksin.” dediler. “Başını kapatacaksın.” dediler.