Gürültülü Yalnızlığın Ezgileri

I. Ortadoğulu Deformasyon Silahları

Düşüncelerimin temelinde referansım tanrıdır. Buyruklarım kesik kulaklarınıza müstehcen bir yankıdır. Melez ulusların seküler vaizleri; hümanizm yalnızca korkakça bir sanrıdır. Hamam böceği larvalarının kültürel göğüs meninkslerinizi sıyırmasına izin mi veriyorsunuz? Devasız sayrılıkları kucaklarken gözlerinden yıldız düşüren gariplerin vakit kaybetmeden şovenist süngülerini bilelemek gerekli. Bilirsiniz, her devrim kanlıdır. Özgürlüğün dudakları keskin, etekleri karlıdır. Bu yüzden ermişlerin gönülleri gamlıdır. İhanetler planlı, şehirler viran, göğe yükselirken her bina, temel haklar fiyatlı, misafirler ziyandır. Koruma içgüdüsü ile hareket ettiklerinden dolayı gerçeklerden bahsetmiyor itibarı lekeli limanların korsan yazarları. Zira cübbesi düğmeli savcılar hapsetmiyor hücrelere iktidara yanlı olanı. Ancak unutulmamalıdır, her iddianın koşulsuz kazananı turadır.

II. Cansız Manken Fetişi

Kızıl bir sindirimin enzimlerinde ayıklanan fallikler, proletaryanın sülüklerine hortum çekiyordu musluğu kireçli avcıların delik ceplerinden. Geç kalmış farkındalığın aşağıladığı kadar utandırmayacak hiçbir işlevsiz tokat onları. Ayrıca öğütler karşısında çığırtacaklardır. O vakit onların mandibula kemiğini bir çekiçle kırmalı, dişlerini dökmeliyiz. Öğrendim ki, susturamadıklarımızın ağzına vermeliyiz… İnsan verniks kazeozasından arındırılana kadar temizdir. Çünkü cam bilyenin salyası kayıtsız havzalarına kadar kirlenmiştir. Varlığını somutlaştıran grupların omurgasızlığı akışkan, yapışkan ve cıvık bir imaj veriyor iki boyutlu siluetine. Çarpıştığın her çift göz, hayatından ihraç ettiklerini karine ediyorsa, kraterlere kazma vurdukça kömürü ziynet sanacaksın. İrredantizm anlayışı içerisinde olanların atladığı nokta, küfün bulaşıcı olduğunu unutmalarıdır. “Parçam” diye nitelendirdikleriniz küflenmiştir. Kütlesel olarak birleşmek yerine, var olan sınırları kesip atmak gerekir.

III. Anılarda Kalanlara Öğüt

Şekil değiştiren geçmişin plasebo etkisidir özlemin nahif buseleri. Anlık sevinçlerin tesiri nasıl da bastırıyor değil mi hatıralarının karanlık suretini. Kuşbakışı çatılar çiğnediğin, damağında kor gezdirdiğin, naralarla esnaf bezdirdiğin mahalleler, seladan önceki son sessizliği ile cemaatin saf aralarını dolduruyor eştikleri mezarlardan çıkardıkları taze cesetlerle. Neşterini kan tutan cerrahlardan medet umanlar, beynindeki tümörü besliyor kurtarıcı gelecek umuduyla. Kalemim çatal aralarını perçinliyor…

-Ve kapanış-

Şüphesiz ki; eksik geldiğin yerde kullanılır, fazla geldiğin yerde dışlanırsın.

Yorumlar

  1. Böylesine derin ve anlamlı yazmanız beni hayrete düşürdü. Emeğinize sağlık çok güzel bir kaleminiz var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz beni öyle mutlu etti ki... Çok teşekkür ederim.

      Sil
  2. Sizi seviyorum. Yerim dudaklarınızı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginç... Utandırdınız beni, teşekkür ederim.

      Sil

Yorum Gönder