Formalitedir Cenaze Namazları

I. Kimsesizler Mezarlığı

Altımdaki ırmak köpürüyor. Yüzeyi yağlı mürekkep karası. Sağ tarafımda gövdesini alevlerin sardığı çürük ağaçların çığlıkları yankılanıyor. Ben yaktım orayı. Sol tarafım insan etine temas ettiği an eriten mavi bir bataklıktan ibaret. Ortadayım. Osteoporozlu bir köprünün üzerinde dişlerime sıkıştırıyorum parmaklarımı. Benim hiç tırnaklarım uzamadı. Çünkü doğduğumdan beri stres yaşamadığım tek bir gün dahi olmadı. O yüzden yakanızda görmek istemiyorum gülümsediğim bir fotoğrafı. İnan bana, mutlu olduğum tek bir an dahi olmadı. Şayet duyarsan, bu yalnızca söylentidir. Ve hiçbir minare adımı haykıracak kadar görkemli değil. Kırıldı porselen yüzüm. Yabancı gözler her dokunduğunda parçalanıyor ifadelerim. Ellerimle kapattım suratımı. Utanıyorum. Sizden. Ait olmak istediğiniz hiçbir şeye sahip değilim... Anlamazlar halden, algılarını bir yaş kandırır mı? Ve bu kadar mutsuz olacağımı bilseydi annem, bana hamileyken kürtaj yaptırırdı.

II. Mon Salai’nin Eteğinin Altındaki El

Yürüyemiyorum, ayaklarıma kesikler bıraktı yengeç kıskaçları. Benimle bir sorununuz mu var? Göğe bakın ve haykırın! Üzerinize kan kusacağım. Soluduğunuz bu kan, kudurtacak aranızdaki viran ruhlu kıskançları. Saydamlığını yitiriyor duvarların, düşüncesizce aralandığında çatlak dudakların. Bakın endamına çıplak ruhların. Ben mehib olmak istemiyorum, siz mehbut olmayın. Şüphesiz ki, sübjektif ahlaki normları ile yargılamam çağdaş kulları. Müteessir etmek gibi olmasın, din kisvesi altında abd-i gubar olan bağnaz dulların çullarına çakmak tutmalı. Bahse konu riyakarlar tecziye edilirken, emsallerinden ayrı muhakeme olmalı. Ayrıca Peter Singer bir köpek tarafından tecavüze uğramalı. Çöp karıştan eniğin boynu bir değnek ile kırıldığında ona sarılıp ağladım. Nietzsche’nin meşhur Torino Atı hikayesindeki kadar dramatik bir an olmadı, elimden kayıp düşerken ucu kanlı sustalı… Melez ulusların seküler vaizleri, buyruğumdur; Her birey yalnızca düşsel olmak şartıyla Diyojen kadar ahlaksız olmalı.

-ve kapanış-

Biz, yazarlar ve şairler, kağıtlara mürekkep damlatıyoruz, toprakları kana boğmak istemediğimizden.

Yorumlar