Otopsi Raporu / 24.10.2022
Tanrı, bulutları buladı kanvasının sırtına, ardından da toprakta biten sırça çocukları... Hepsinin rengarenk saçları vardı. Kimisinin düz, kimisinin kıvırcık, kimisinin dalgalıydı. Tanrı, şeytanın kanatlarından yolunan birkaç kızıl tüy ile teşkil ettiği fırçayı, önündeki bakır kasenin içerisindeki cehenneme daldırdı. Izdıraba bulanan fırça ile köpüren bulutların eteklerine kurşuni katreler bıraktı. Diriga! Nasibini almayan var mı, anlamsızlığın amatör revizeleriyle harcanan vakitten? Kuran'dan, İncil'den, Eski ve Yeni Ahit'ten? Henüz 13 yaşlarında, zihninin kuytu sokaklarında gaib bir çocukken, eli sopalı alimler tenkite kapalı bir şekilde bana söz ederdi sahihten. Varlığıma anlam ararken alt dudağıma takılan bir oltanın beni sürüklediği ilk kelime -ikra- oldu. Babam vaiz ol dedi, annem hafız. Okudum soldan sağa, anlamlar nakıs. Çevirdim başa... Sağdan sola göz çektim, cümle oldu nakız. Dilime mürekkep bandım, cemaati karşıma aldım. Ben anlattım anladığımı, oldu adım hakka